Perşembe, Ekim 09, 2014

Anna McPartlin - Gecenin Ardından Gün Doğar (Yorum)

"Gecenin Ardından Gün Doğar
Ölümün ardından yaşam doğar
En karanlık zamanlarında etrafına bak çünkü hiçbir zaman yalnız değilsin 
Seviliyorsun"

Yorum yazarken çoğu kişi gibi bende giriş cümlesinde oldukça zorlanıyorum. Özellikle bu çok sevdiğim bir kitap olunca iki katı zor oluyor. Gecenin Ardından Güneş Doğar benim için özel kitaplardan biri ve bu yüzden de ifade güçlüğü çekebilirim.

Emma 26 yaşında, benim hayatın zirvesi diye tabir ettiğim bir yerde. Belki tam olarak zirve değil ancak oraya en yakın yer. İyi bir işi, neredeyse tüm hayatı boyunca birlikte olduğu bir sevgilisi ve arkadaşları olan biri. 

Kendimi hastaymış gibi hissediyordum. Onun için ağlamak istiyordum çünkü elimde kalan tek şey ağlamaktı ve şimdi bu bile benden alınmıştı sanki. Bu haksızlıktı.

Güzel şeylerin sonsuza devam etmediği bir gerçek ve Emma'da bunu acı bir yolla öğreniyor. Arkadaşları Anne ve Richard'ın partisine gittikleri bir akşam, başına oldukça üzücü bir olay geliyor. Tahmin etseniz de ne olduğunu söylemeyeceğim.

Kitaba başladığımda 1-2 bölüm okuyup bırakırım diye düşünüyordum. Oldukça hüzünlü bir hikaye gibi gelmişti çünkü bana. Ancak başladıktan sonra elimden bırakamadım. Cidden bırakamadım ve bir günde bitirdim.

Acım çırılçıplaktı, öğrencilerim de dahil ona şahit olan herkes üzerinde bir dalgalanma etkisi bırakıyordu ve onlar için kötü hissediyordum. Yasım, girdiğim her odaya sis misali yayılıyor be sadece ben çıktığımda dağılıyordu.

Çoğu kişiye ortalama belki de vasat gelecek bu hikayeden gerçekten etkilendim. McPartlin'in kalemini çok beğenmenin yanı sıra onun kişileri ele alış şeklini sevdim. Bu Emma'nın hikayesiydi ancak onun gözünden tüm arkadaşlarını ve ailesini okuduk. Kalabalık bir karakter tablosu her zaman tercihimdir ama ondan önemlisi de sadece birine odaklanmamalarıdır. Evet Emma bu hikayenin kahramanı ve evet başından çok üzücü olaylar geçiyor ancak onun durumunu okurken Anne, Richard, Sean ve Clo'nun hikayelerini okumakta ayrı bir tat verdi. 

Zamanın akıp gitmesi tuhaf. Bazen tek bir ana tutunup zamanı durdurmak istiyorum, sadece bir süreliğine.

Diğer sevdiğim durum ise böylesine hayattan ve gerçekçi bir hikayenin yine aynı tarzda anlatılmasıydı. Hayat devam ediyor düşüncesi her zaman benimsediğim bir şeydir ve her ne kadar Gecenin Ardından Güneş Doğsa'da bu kadar gerçekçi anlatmasını sevdim. Çünkü her ne kadar çok naif ve kırılgan bir hikayeyi anlatsa da altında bir güçte barındırıyordu. Ne kadar düşersek düşelim sonunda ayağa kalktığımız bir gerçek ve Emma için sonunda her şey yoluna girse de sergilediği güçlü duruşu sevdim. Gereksiz hüzne boğmadan, çoğu kez okuduğumuz o abartılı tepkilerden uzak, bana göre aslında gerçekte verilen tepkilerle yazmış. 

Ve son 100 sayfasını da sonra ne oldu diye merak eden biri olarak beni oldukça mutlu etti. 

Herkes farklıdır, sadece bazen aynı şekilde hareket ederler.

Bu tarz kitaplara her zaman apayrı bir sempatim ve beğenim vardır. O yüzdendir ki benim özel olduğunu yazdım. Kah gözlerim dolarak kah da gülerek okuduğum bu kitabı gerçekten çok beğendim.

Puanım: 10/10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum bıraktığınız için teşekkürler. En kısa sürede döneceğim (: